Yakın Tarihin Kalbi : Berlin

9 Temmuz 2013









        Amsterdam'dan Berlin'e yaklasik 6 saatlik bir yolculuk sonrasi, kasvetli bir sehre vardim. Duzensiz mimarisiyle ve essiz tarihiyle icinde barindirdigi tezatliklarla ilginc bir sehir. Avrupanin en duzensiz ve en karmasik metro hattina sahip bir baskent burasi. Berlin'de bankamatikler ve kiosklarda Almanca ve Ingilizceden sonra ki ucuncu dil Türkçe. Avrupa'nın en büyük ülkesinin başkentinde ki bu azımsanmayacak derecedeki Türk nüfusunun etkisi yadsınamaz pek tabiki. Yaklaşık dört milyonluk nüfusuyla başkent Berlin aslında 60 yıl önceki nüfusundan ne bir azalma ne de bir artış yaşamamış. Duvarıyla ünlü bu şehirde geçirdiğim üç günü anlatmaya başlıyorum.




       Aslında bu şehri anlatmadan önce çok da geriye gitmenin pek bir anlamı olmadığını düşünüyorum. O yüzden 1933'den itibaren anlatmaya başlayacağım, yani Nazilerin Dünyaya nefret saçmasıyla başlayan dönemden başlıyorum. Almanya'nın 1945 yılında dört ülke arasında paylaşılmasıyla birlikte Berlin'de bu paylaşımdan nasibini aldı. (Hani hatırlarsınız Almanlar yenik sayılınca biz de yenik sayılmıştık ). Federal Almanya ve Demokratik Almanya olarak ikiye ayrılan bu ülke aslında Berlin Duvarının inşa edilmesinin habercisiydi. Federal Almanya'nın başkenti Bonn olarak belirlendi. Ayrıca Batı berlin federal Almanyanındı. Bundan dolayı bu bölgede dört ülke arasında paylaşıldı. (İngiltere, Fransa , Amerika ve Rusya). 1961 yılından 1989 yılına kadar 28 yıl Batı ile Doğu Utanç Duvarı ile bölündü. Şuan Berlin'de bulunan Checkpoint Charlie'yi ziyaret etmeden dönmeyin. Batı ile Doğu arasındaki sınır kapısı. Şuan o günü yaşatmak için bir de sınırda asker durmakta. Yolun sol tarafında bulunan panellerde verilen bilgileri okuyarak kabataslak bir bilgiye sahip olabilirsiniz. Ayrıca meşhur Berlin Duvarının kalıntıları şuanda Berlinin dört yerinde bulunmakta. East Side Gallery bunlardan en önemlisi. Metro ya da Tren kullanarak çok rahatca ulaşılabilir.



















               Bir diğer önemli nokta ise Brandenburg Kapısı. Batı Berlin ile Doğu Berlin arasında kalan bu kapının stratejik bir önemi vardı, hemen yakınındaki Reichstag yani hükümet binası ile farklı yerlerde bulunuyordu soğuk savaş döneminde. Brandenburg kapısı Doğu, Reichstag ise Batı sınırlarını kapsıyordu. Kapının tarihi 18.yüzyıla dayanıyor.


            Reichstag yani Alman parlamento binası 1933'de Hitlerin kundaklaması sonucu harap olmuştur. 1991 yılında yeniden Almanya Cumhuriyetinin açılmasıyla birlikte yeniden Meclis binası olmustur. Cam kubbesiyle meşhur olan bu yapıya giriş ücretsiz ama girmesi bayağı zor. Her saat 100 kişi alıyorlar ve genelde gidildiği gün full oluyor. Ben maalesef içinde bulunmadım. Önündeki yeşil alanda fotoğraf çekinmekle yetindim. Oysa ücretsiz diye sevinmiştim.















Berlin'de Güneş, cadde üzerinde kimsenin gülmediği bir şaka gibiydi, hal böyle olunca ben de Museumsinsel'e doğru yol aldım. 5 tane müzeyi barındıran bu müze adası, öğrenciye 10 euro, tam 20. Pergamon müzesi, Neues Müzesi, Altes Müzesi, Alte National Galeri, Bode Müzesi.


Pergamon müzesi yani Bergama müzesi bu adada ki en ilgi çekici müze. Etkileyici Iştar Kapısından bir görüntü









Bode Müzesi, heykelleri ve antik madeni paraların çoğunlukta olduğu bir müze. Nehrin hemen yanı başındadır.


 Altes Müzesi, neoklasik mimariye sahip olan bu müze içerisinde antik döneme ait bazı eserler sunmaktadır. Ayrıca müzenin hemen sağında bulunan Berlin Katedraline de girebilirsiniz.










Neues müzesinde ise Antik Mısıra dair bir çok heykel görülebilir
National Galeriede ise dönemin ağır toplarının saraylarında ki tablolar görülebilir.


Şehirin bazı bölgelerinde bulunan Berlin Duvarının kalıntıları ;














....

0 yorum:

Yorum Gönder