Yorgun Şehir : Krakow

10 Ağustos 2013

 İnsana kendini sadece değersiz ve işe yaramaz hissettirmesinden ziyade, bir o kadar da kasvetli bir Budapeşte sabahıydı.Künyesinde barındırdığı ilginç özellikleriyle birlikte, sadece Çatalca bölgesinin değil, Çin Halk Cumhuriyetinin belli eyaletlerinde de adından sıkça söz ettiren münferitten bozma bir turizmci ile buluşmak üzere yola çıktım. Budapeşte'den Krakow'a trenle 10 saatte ulaşmak mümkün. Gerçekten. Doğunun rayları aşındıkça, insanda ki '' hadi ama '' savsatası da yol boyunca insanı yalnız bırakmıyor. Turistlerin Krakow'a gelmesindeki iki ana sebep; Auschwitz toplama kampı ve Wieliczka tuz madeni. Tuz madenini görmek nasip olmadı fakat Auschwitz'i görmek için Krakow bir üs olarak kullanılmalı.
      Trende tanıştığım iki Finli gezginle ( bunlardan birinin kahkülünü yemeye çalıştım ) yolda sohbet ederek Krakow'a vardım. Vardığımda yeni saç stilinden uzak, rutin bir saç kesimiyle uzun bir seyahate çıkmak üzere saçlarını kesen Furkan, hemen trenin önünde biraz sitemkar, biraz da gelecekden umutlu konuşmalarla beni karşıladı. İkimizde ilk günümüzde, başbaşa bir akşam yemeği yemek yerine, iki tane Finli bayanla akşam yemeyi tercih ettik. Kalacak yeri olmayan, doğaçlama yaşayan ve bembeyaz tenleriyle Polaklar'dan ziyade biz iki Türkün ilgisini çeken bu hanım kızlarımızla Meksika restaurantına gitmeyi uygun gördük. Her zaman ki gibi Furkan kendi yemeğine odaklanmak yerine sık sık fasulyeli burritomdan tadmak için fırsat kolluyordu. Hatta seyahatimizin 15.gününde dahi senin yemek çok iyiydi demeden duramadı. Bu doğru seçimimde, Work and Travel günlerinden kalma Meksika restaurantında çalışmamın payını es geçemeyeceğim. Furkan, Finlandiya eğitim sistemine dair gizlisi saklısı her şeyi öğrenmeden masadan kalkmaya niyetli değildi. Restaurant'dan ayrıldığımızda ise herkesi selamlamıştık. İki samimi Türk arkadaşın ilk buluşmasından sonra geleceğe dair planlar ( tanışma işleri, yeme işleri , gezme işleri gibi) daha da rahat bir şekilde planlanıyor. Biraz bunda gazın etkisi büyük. Pek tabi ki Finlandiya'ya gelince görüşelim muhabbeti de geçti, sonuç olarak onlar mail atarsa buluşuruz dedik ve konuyu kapattık, ve pek tabiki onlardan mail gelmedi. Yemeklerimizden sonra kendimizi hostele doğru attık. Hostel görevlileri acımasız eleştirilerimden paylarını aldılar ta ki son gün bize otostop ile ilgili tecrübelerini aktaran, şahane gözlük ve elbisesiyle adından söz ettirmese de o suratı asla unutmayacağız. Hostel'e 8 eurodan toplam 24 euro para ödedik üç gece için. Bilardo'yu da sınırsız kullandık. Bilinçsiz bir şekilde parayı çıkardık.
     Furkan sabah 1.5 zlotye açma aldıktan sonra kendini birazcık daha mutlu hissetti, ve bunu sıkça yoldan geçen Polaklara hissettirdi. İstanbuldan yeni gelmesinden dolayı ilk üç gün '' paranın adı var '' tarzında muhabbetlerden dem vurduk. İlk günümüzde sohbet muhabbetin bol olmasından dolayı pek fazla Krakow'a konsantre olamadık lakin epeyce gezindik. Auschwitz'e gidemedik. Ardından Free Walking Tour'a da katılamayınca, Furkan bir anda kendini kötü hissetti ve cio böyle olmasın bir daha dedi. Ve Auschwitz serüvenimiz bir diğer gün başladı. Otobüse makul bir fiyat ödeyerek 1.5 saatte tüyler ürperten o kampa vardık. 1.kampı İsrail başbakanı ziyaret ettiğinden dolayı gezemedik. O yüzden ilk önce ikiden başladık. İkinci kampda, yatakhanelere girdiğimizdeki koku bizi o tarihe doğru götürdü. Furkan'ın her gezdiğimiz yerde tekrarladığı gibi '' abi buralar turla gezilmeli '' söz öbeği, , Furkan'ın kalın ( Burkina Faso'lu kardeşlerimizin kalın dudak hatları kadar kalın olmasa da )iki dudağı arasından bir kez daha tekrarlandı. Aucshwitz kamp1'de ise bir üniversite kampüsü gibi binalara ayrılmış, bazı binalarda rahmetlilerin ayakkabılarını bazılarında ise saçlarını görmek mümkün. 1939*1945 yılları arasındaki zülme dair her ne varsa bu iki kampda bir gün harcanarak rahatca algılanabilir.
   Krakow'da ayrıca Schindler List'den bildiğimiz , Oscar schindlerin fabrikasını görmek de mümkün. Krakow meydanı ise akşam yürüyüşü eşliğinde gezmek , İftar sonrası güllaç yemek gibi bir aktivite ile kesinlikle kıyaslanmamalı. Şimdi Krakow gezimizden objektifimize takılanlar ;

Beni çek beni


Tek karede iki farklı hayat


Acı-Kasvet ve bir adam

Furkan'ın hayran olduğu rehber

Kamp2




Anılar

Seferadlar atalarını ziyaret ediyor

Pişkin





Kampda gülen adam : Furkan Özgener

Kamp1'in girişi ve girişte Bir Alman atasözü ; Çalışmak özgürlük getirir.

Bilanço


Nazilerin geri dönüşüm kutuları.

0 yorum:

Yorum Gönder