Viyana Üzerine Sohbetler

16 Temmuz 2013


           İspanyolların Descartesi Goya'dır. Yerli ressam İspanya için bir çok şey ifade eder. En önemli ifade ise yerli olmasıdır. Düşünenlerin fikir babasıdır. Çek yönetmen Milos Forman'ın, 18.yüzyılın son dönemlerini anlatan ve İspanya'da geçen filmi Goya'nın Hayaletleri, Goya'nın neden yerli bir Descartes olduğunu fazlasıyla anlatıyor. Filmde Goya'yı oynayan Stellan Skarsgard ise ayrı bir tez konusu. Bardem'e girmiyorum, çünkü işin içinden çıkmak imkansız bir hale dönüşebilir. Oscar ödüllü yönetmen Milos Forman'ı aslında Türk sanatseverler yakından tanımaktadır, kendisini '' haa o mu '' diyerek anmamız için, Guguk Kuşu'nun yönetmeni demek yeterli sanırım. Ken Kesey tarafından yazılan romanı, film sahnesine taşıyan yönetmen. Bir çok kişi tarafından kitaba rağbet edilmesini sağlayan hayırsever de diyebiliriz. Milos Forman'ın sadece bir tane Oscar'a sahip olduğunu düşünmek , herhalde bizim için Settar Tanrıöğen'in (nam-ı değer sofraların iştah açıcı aktörü) Vavien filminde yapmış olduğu simultane saz şovunu görmezden gelmekle eş değer olsa gerek. Gelelim Forman'ın ikinci Oscar ödüllü filmine , '' Amadeus ''. Kurt yönetmen bu seferde, Mozart'ın Viyana'da ki saray hayatının içindeki rolünü ele almış. Viyana'ya gelmeden yapılması gerekenlerden ya da yapılsa hissiyata renk veren en önemli şey bu filmi izlemek olur. Fitne fesat denkleminin sadeleştirilmiş hali bu film. Bu filmi gitmeden izlemek , Viyana'da opera binasında  klasik müzik dinlemeden ya da Habsburg veyahut Schönburn saraylarında bulunmadan önce , Viyana'ya giriş adlı dersi en azından vermişcesine mutlu eder münferit duyguları.

           16.yüzyılın sonlarında eğer Descartes doğmuş olmasaydı, belki de Fransa'nın Goyası Edouard Manet olmuş olabilirdi. Farkındayım şuan If Clause type 3'den bir cümle kurdum, fakat bunun şuan için pek bir önemi yok. Rivayete göre Manet, Goya'dan etkileniyor zaten. İnsan , sevdiğine özenirmiş misali.  Manet'in Kırda Piknik adlı tablosunu gördüğümde tablo, bana kendi kültürümü hissettirmişti. Pek tabii ki tabloda ki çıplak kadının giyiniğini ben hep düşlemiştim. İmgelemim kuvvetlidir. İzlenimciliğin fikir babalarından olan Manet, dönemin eleştiri oklarını hep kendi üzerinde bulmuştur. Ayrıca kubik ressam Picasso'da Manet'den etkilenmiştir, Kırda Öğle Yemeği adlı tablosu bunun en büyük kanıtıdır. Manet'in tablosunun bulunduğu şehir olan Paris ile Viyana arasında çok önemli bir benzerlik var. O da şu, Versailles'in Viyana versiyonu; Schönbrunn sarayı. İki sarayda da bulunma şansına erişen ben, Schönbrunn'den biraz daha fazla etkilendim, Versailles'den sonra gitmeme rağmen. Ama pek tabii ki Versailles'in bahçesinde ki klasik müzik dinletisi gönlümde farklı bir yer edinmişti. Maria Theresa tarafından yaptırılan bu saray, cazibenin ve etkilenmenin en büyük örneğidir benim nezdimde. Tıp ki ressamların birbirlerinden etkilenmesi gibi. Schönbrunn sarayının bitmek bilmez bahçesinde yürümek ise ayrı bir keyif. Sarayın içi ise, kraliyete dair ve Viyana tarihine dair herşeyi anlatıyor. Giriş ücreti her ne kadar biraz tuzlu(16euro)  olsa da, bahçeyi gezmek ücretsiz.









Viyana'da başka ne yapılır ? Öncelikle dolu dolu üç günün yeterli olabileceği bir şehir.


1 ) Hofburg sarayına gidilebilir.

2) Opera binasında Klasik müzik konserine gittikten sonra, çıkışta Schnitzel yenebilir.

3) Bahçesi ve sanat galerileriyle ünlü Belvedere gidilebilir.

4) Gotik mimarinin göz bebeği olan Aziz Stephen Katedrali ziyaret edilebilir.

5) Stephansplatz meydanında yürüyüş yapılabilir.

6) 70 kilometre uzaklıkta ki Bratislava'ya Tuna nehri vasıtasıyla ferry ile gidilebilir.

7) Albertina sanat galerisine gidilebilir.

8) Freud'un Müzesine gitmek ilginç olabilir.







0 yorum:

Yorum Gönder