Kafka'nın Kasveti : Prag

12 Temmuz 2013



                    Dakiklik kralların nezaketidir. Berlin'de 10.30'da ki tren gelmeyince, her iki saatte bir olan Berlin-Prag trenine 12.30'da bindim.Bundan dolayı trene  Kral diyemeyeceğim. 10.30 treninin gelmemesinden dolayı 12.30 treninde ayakta yol aldım. Ama son anda kenarda bir koltuk bularak oturdum. Ülkesel anlamda Portekiz'den sonra Çek Cumhuriyetinin hastası oldum. Berlin-Prag rotası zaten interrail haritasında manzara rotaları arasında yer alıyor. Yemyeşil bir alana sahip olan ülke küçük köy evleriyle beraber benzersiz bir doğal güzelliğe sahip. Bundan dolayı ilerleyen yıllarda Çek Cumhuriyetini karış karış gezmek istiyorum. Yolda giderken, haftasonunun sel tehlikesi getireceğinden habersizdim. Bundan dolayı da üç günlük Prag gezimde doya doya yürüyemedim, o güzel mimariye doyamadım. Ayrıca hayatımda ilk kez şemsiye kullandım bu güzel şehirde. Orta Avrupa'yı etkisi altına alan yoğun yağış, Avusturya, Slovakya ve Macaristanda da hissedildi. Ama en çok ben Prag'da hissettim. 1 Haziran tarihinde vardığım bu şehre hemen tren istasyonundan couchsurfing'den arkadaşım Antonin'de üç gece kaldım. Sessiz sakin ve güzel bahçesiyle kendine hayran bıraktıran bir ev, ailesi alt katta kendisi ise üst katta yaşıyor. Annesi bir kelime dahi ingilizce bilmemesine rağmen yeteri kadar anlaştık. Eve girdiğimde bahçede çicek ekiyordu, sıcacık bir şekilde karşıladı beni. Prag yerel tatlılarından ikram etti, ne kadar beğenmesem de çok teşekkür ederim ona. Diğer Avrupa şehirleri gibi burada da ulaşım bedavaydı. Ben genelde tren kullandığımdan dolayı diğer ulaşım imkanlarından haberim yok. Zaten şehre yakın bir yerde konaklayacaksanız, her yere yürüyerek ulaşabilirsiniz. Ben Cuma akşam üzeri vardığımdan dolayı o gün markete gidip alışveriş yaptık ve evde vakit geçirdik havanın da bozmasıyla beraber ev açıkcası çok cazip geldi. Antonin ile Cuma akşamı haftasonu için bir plan yaptık. Prag ile ilgili genel bilgiler vermek gerekirse, Para birimleri Koruna bir euro yaklaşık yirmibeş korunaya tekabül ediyor. Çek Cumhuriyetinin başkenti olan Prag, 22 semtten oluşuyor, cadde isimlerinin aksine Paris gibi sayılarla bölgelerden oluşuyor. 2 milyona yakın nüfusuyla gayet turistik bir şehir. Vltava nehrinin şehre verdiği muazzam hava ise burayı eşsiz kılıyor
        Öğlene doğru Antonin ile birlikte Prag Belediye Binasında ki ünlü Çek tenisci Ivan Lendl'in Alfons Mucha sergisine gittik. Muazzam sergiyi görmek benim adıma çok iyi bir tecrübe oldu. Yerlilerin aşırı bir ilgisi vardı sergiye. Küçük bir sergi olmasından dolayı doya doya idrak ede ede gezdik. Art Nouveau 'nun en büyük temsilcisi olan Mucha'nın sergisinde birbirinden güzel afişler vardı. Ardından Antonin eve döndü ben de şehri keşfetmeye başladım.


        ASTRONOMIK SAAT KULESI
    Prag gezime ilk olarak astronomik saat kulesinden başladım. 15.yüzyılda yapılan bu saat kulesinde
her saat başı çalan çanlar sonrasında açılan pencereden geçen azizlerin kukla şovunu izleyebilirsiniz. Umarım güzel bir hava denk gelir, yukarıdan güzel fotoğraflar çekersiniz.











    CHARLES KÖPRÜSÜ

     Vltava nehri üzerindeki Charles köprüsü adeta bir müze gibi. Sağlı sollu heykellerle dolu bir köprü. Etkileyici bir köprü.

Malesef Hayatın bir diğer yüzü




       FRANZ KAFKA MÜZESİ

Charles köprüsünden geçip sağ tarafta kalan Franz Kafka müzesini ziyaret edebilirsiniz. Ben burayı ücretsiz gezdim, nedense benden bilet istemediler. Kafka'nın metinlerine bakabilirsiniz.
    PRAG KALESİ

İçinde bulundurduğu St. Vitus katedrali ile farklı bir kale diyebilirim. Tepeye çıkması benim için pek de zevkli değildi çünkü aşırı yağmur vardı. Ben içeriye girişte ücret ödemedim, kaleyi gezebilirsiniz ücretsiz bir şekilde tabii içeride ki katedrallere ve diğer bölümlere girmek istemiyorsanız.




  
  Rudolfinum Konser binasını görmeden Prag'dan dönmeyin.



Prag'ın Old Town'ı unutulmamalı. Doya doya yürünmeli. Mimarisi kendine hayran bırakacaktır. Tekrarlıyorum, '' tabii ki güzel bir havada ''









Dans Eden Ev, psikopat mimar Frank Gehly'nin homurtusu. Şuan bir sigorta binası. Az kalsın önünde rüzgarda uçuyordum, köprü üzerinde. Son anda birini bulup fotoğrafımı çektirdim, sağolsun varolsun.



Tren istasyonunun hemen yakınında şuana kadar gördüğüm en güzel sinagogu gördüm, şirin bir renge sahip olmasıyla kendine hayran bıraktı. Prag'da ki renk çümbüşünün izdüşümü diyebilirim.









Çek Parası Koruna
Haftasonu boyunca beni perişan eden yağmur fotoğraflarıyla yazımı bitiriyorum.






1 yorum:

pelinpembesi dedi ki...

geçen sene ilk yurt dışı gezimiz burayaydı. acemilik, turla gitme şanssızlığı, az gün gibi nedenlerle gezemedim. kalbim burada kaldı. iyi yolculuklar!

Yorum Gönder