Sözün Bittiği Yer : Lizbon

25 Nisan 2013


       Avrupa'nın bir köşesinde kalmış, sessiz, sakin bir o kadar da gururlu ve güzel insanların şehri, Lizbon. 3f Kuralının çıkış noktasıdır burası. İkinci Dünya savaşını uzaktan izlemiş, gezginlerin şehri. Bana göre Avrupa'nın en güzel başkenti. Madrid'den otobüsle sekiz saatle vardım bu güzel şehre. Madrid'de tanıştığım Samuel'de kaldım üç gece. Lizbon gezimin bu denli güzel geçmesinin bir diğer sebebi de pek tabii ki Samueldi. Ona buradan tekrar teşekkür ediyorum. Benfica maçı sebebiyle 2 Mayıs'da bir daha döneceğim bu şehre, ama bu sefer Porto üzeri geleceğim, ardından Lagos ve Faro üzeri Fas'a geçeceğim. 3f kuralı demiştim; Fado, Fatıma, Futbol. Cumhuriyet, Monarşi, Demokrasi gibi bir çeşit yönetim şekli. Her ne kadar Fado, Fiesta, Futbol bilinse de , Fado'dan sonra Fiesta'nın gelmesi pek de bana inandırıcı gelmiyor. Bu biraz İspanyol yönetim şekli . Aslında pek çoğumuz Salazarı tanımayız. Hitler, Mussolini, Franco'nun gölgesinde kalmış, tıp ki Portekiz gibi. 3f'nin fikir babasıdır Salazar. Fado'dan başlayalım, Fado Portekizin arabeski olarak nitelendirilsede bana en ilginç gelen noktası 10 telli gitarı. Bu ulusal müzik Portekizin atardamarı. Bu müzik türü genelde gezgin ve denizci yetiştiren bu ülkenin kadınlarının eşlerini umutla beklemesinden türemiştir. Bu yüzden derin acıların ve hüzünlerin müziğidir. En ünlü Fado sanatçıları, 20 yüzyılda yaşamış olan Amalia Rodriguez ve günümüzde hala yaşayan Mafalda Arnouth. İkinci F ise Fatıma, Katolikler için kutsal kabul edilen bir bölge, Lizbon'dan 100 kilometre uzaklıkta bulunan bu kutsal şehirin kutsal sayılmasının sebebi, Meryem Ana'nın bir mucizesidir. 13 Mayıs 1917'de üç çocuğa göründüğüne inanılıyor. Ve Fatıma'ya hac ziyareti yapılır. Diğer F ise Futbol, bundan pek fazla bahsetmeye gerek yok. İnsanların hayatlarını bu üç F yönetmiş, doğal olarak Salazar'ın yönetimiyle halk pek ilgilenememiş. Ayrıca Okyanus'dan nasibini almış bir başkent Lizbon. Vasco de Gama ve 25 Nisan köprüsüyle şehir '' ben çok farklıyım '' diyor. Tejo nehrinin üzerine kurulmuş olan bu iki köprüye hasta olabilirsiniz. 25 Nisan köprüsünü inşa edenler ile Golden Gate'i inşa edenler aynı isimler. Vasco de Gama köprüsünü doya doya izlemek istiyorsanız, Oriente metrosuna gidip oradan nehre doğru yürüyüp, Teleferik ile gezebilirsiniz. Git gel 5.90 euro. Ayrıca Oriente bölgesi çok şaşalı bir bölge, ama Portekizliler onu da abartmadan çok güzel bir şekilde sunmuşlar. Gökdelen ve Plazalar son derece modern ve kibar. Oriente bölgesi, Vasco Da gama'nın Hindistan'a gitmesinin 500.yılı anısına düzenlenen Expo 98 fuarı öncesi düzenlenmiş bir yer. Tıp ki Vasco da gama köprüsü. Ülkenin yönetim şekline 3f dedik, turistik olarak da 3K diyebiliriz. Köprü, Kule ve Kalelerin başkenti. Bir çok müzeye sahip bir şehir Lizbon, ben şahsen müze yerine yürümeyi tercih ediyorum. O yüzden LisbonCard çok da mantıklı değil. Lizbon'un köprüleri şaşalı olsa da nehrin sağı ve solu  yapı bakımından güçsüz kaldığını söyleyebilirim. Boğaz Köprüsünden daha şaşalı bir köprü olsa da , sağındaki ve solundaki yapılarıyla ve  eşsiz güzelliğe sahip İstanbul'un bu konuda gerisinde kaldığında düşünüyorum. Akşam Belem'e gidip çok güzel tatlılar yenilebilir.

Belem Kulesi, Mosterio dos jeronimos, Castelo Sao Jorge, Santa Justa Lift ve şehirde yürümek başlıca aktivitelerim. Şehrin göbeğindeki asansöre binmeyip, Sao Jorge tepesine çıkıp şehri izleyebilirsiniz. Doya doya tramvayı kullandım. Ulaşım metro ile kolayca sağlanıyor. Mütevazi bir metroya sahip Lizbon.

















Aslında Lizbona nazaran Sintra'da daha çok turistik mekan var. Örneğin, Palacio Nacional de Sintra, Quinta da Regaleria, Castelo dos Mouros, Palacio Nacional da Pena gibi. Hepsi de birbirinden güzel. Biz ( Sam ve ben) motorla Lizbon'dan 25 dakikaya vardık. Sintra'yı görmeden Lizbondan dönmeyin. Harikulade bir yer. Bu dört turistik mekana girmeniz için erkenden gelmeniz gerekiyor, biz Palacio Nacional de Sintra'ya giremedik , kapanmıştı. Fantastik bir mekan olan Quinta Da regaleria'ya hayran kalmamak elde değil, ayrıca Palacio Nacional de Pena'nın dış cephesindeki renk cümbüşüne bayılmamak elde değil. Portekizin 19.yüzyıldan kalma şatosu, muazzam bir görüntü veriyor dışarıya. Castelo Dos Mouros'da Müslüman Araplardan kalan bir kale. Motorla gezdiğimizden dolayı hiç yorulmadık. Yaya olarak gelmek yorucu olabilir, tepelere inip çıkması hele sıcak havalarda yorabilir.
Sintra'ya özgü tatlıları yemeden de dönmeyin, fotoğraflarda göstereceğim. Doğaseverlerin pas geçmemesi gereken bir bölge.

Sintra'dan Lizbona dönüşte sahilden geldik. Avrupanın en batı noktası Cabo da Roca'ya uğradık ve gün batımını da elit tabakanın bulunduğu Cascais'de izledik. Fotoğraflarla açıklayacağım.




Sam ve Motoru



Palacio Da Pena *
Castelo Dos Mouros


Girişten Castelo Dos Mouros
Quinta da Regaleria
Quinta da Regaleria * fantastik bir yer
Sintra'ya özgü tatlılar, badem ve yumurtalı ; Travesseiros de Sintra
Diğeri de, Queijados de Sintra

Parktan Pena Şatosunun görünüşü

















Fado dinlediğimiz yerden enstantaneler, Mekanın adı Tasca do Chico ( Alfama bölgesinde) Geleneksel çorbaları , Caldo Verde tavsiye edilir. Fado ücretsiz.





Belem tatlısı, akşam yemeğinden sonra tok karnına tavsiye edilir. Tarçın ve Pudra şekersiz yenildiği takdirde bunu Belemliler hoş karşılamaz. Tatlının ismi, Custard Pie, Mekanın adı, Pasteis de Belem. Mosterio Dos Jeronimos'a oldukça yakın. Ben birer birer yedikçe garson mutlu oluyordu. Aynı zamanda Sam'de mutlu oluyordu.




Ayrıca Taverna Ideal'i akşam yemeği için tavsiye ediyorum. ( Santos bölgesinde) bacalhau com ameijoas, tiborna de tomate gibi yerel lezzetler benim aklımda kaldı, ve daha bir çoğunu bu bölgede bulabilirsiniz.. Demeyi unuttum Pessoa ve Saramago'ya selam olsun...

1 yorum:

Adsız dedi ki...

I love Lizbon- where words fail:)

Yorum Gönder