Milano

5 Nisan 2013


        Nice'den sabah 7'de ayrıldım. 7.25 trenine atlatıp Milano'ya doğru yol aldım. Milano '' destinasyonumun '' belki de beni en az heyecanlandıran şehir. Milano ve İtalya deyince aklıma gelenler; Pizza, Makarna, Kahve ve pek tabii ki Duomo. Beni heyecanlandırmayan bir kaç turistik aktivite daha var. Milano demek Duomo demek. Tıp ki Barcelona-Gaudi gibi. Duomo-Pizza ardından sabah Verona'ya yolculuk var. Central Tren İstasyonu, kaldığım hostele on dakika yürüme mesafesinde. Central Hostel diğer Milano hostelleri gibi biraz pahalı. Genoa üzeri Milanoya doğru yol aldım. Kompartman'da kimler yok ki... Patronun oğlu Alessandro, sosyolog Guilie, seramik sanatçısı Guiseppe ve kompartmanın olmazsa olması benim telefonumdan da eski bir telefona sahip, duvar kağıdında kendi resmi bulunan, yolculuk öncesi üç gazete alıp trene arz-ı endam eden, emekli yarbay Massimo. Yolculukta herkes '' ben odama çekiliyorum '' modundaydı. Milano'da bir gece kalacağım.


    Milano'da yağışlı, hava mahvetti beni. Hasta etti beni. Duomo ve Duomo kapalı çarşısı on numaraydı. Pazar ayinine katıldım. İçerideki ilginç olay fotoğraf çekmek için iki euro ödemek zorundasınız. Enteresan. Milano gördüğüm en itici büyük şehirlerden biri. Hava berbat olduğundan dolayı 12 euro ödeyip terasına çıkmadım.








Pizza konusuna gelelim. Milano'da Spontini'de pizza yenir. Pizza'yı suyu cam şişede satan yerlerde yemenizi tavsiye ederim. Yediğim en güzel pizza, fiyatı da gayet ucuz. Tek çeşit pizza var. Bu da zaten kaliteli olduklarını ve iyi bildiklerini yaptıklarını gösteriyor. Milano tren istasyonuda görülmeye değer. Mussolininin şehre armağanı diyelim. Milano metrosu, Bilbao metrosu kadar.  Duomo'ya geri dönelim. İçi beni çok fazla etkilemiyor, La sagrada'dan geldiğimden olsa gerek. Girişin ücretsiz olması da güzel. Şehrin amacı ile benim amacım birbirine uymuyor. Moda şehrinde pek fazla kendime göre bişeyler bulamıyorum. Ama kapalı çarşısı muazzam görmeden dönmeyin. Milano'dan bu kadar...

0 yorum:

Yorum Gönder