Endülüs Vol1 : Sevilla -Bereketli Topraklar Üzerinde-

7 Mart 2013





Saatimi bir gece önceden,  Saatleri ayarlama enstitüsünü arayarak ''7'' olarak ayarlatmıştım. O gece Müslüm Gürses ile Hugo Chavez vardı. Cuma günkü dersimin iptal olmasıyla birlikte, bir seyahat planı daha doğmuştu. Endülüs gezisini okul kapandıktan sonra yapmayı planlıyordum, lakin bu plan yerine, iki haftasonuna yayma fırsatı doğdu. '' Yedire yedire '' gezeceğim. Sevilla-Cordoba gezisine dördüncü katta oturan komşum Ishia ile birlikte gittik. Ishia'dan bahsetmek gerekirse, 1.60 boylarında tıknaz, yuvarlak suratlı, kemik gözlükleri ve GPS'i ile birlikte bir geocacher. Gelelim konumuza, rota'dan ve bütçeden bahsetmek gerekirse, Madrid- Sevilla(2)- Cordoba- Madrid. Ayrıca Madrid-Sevilla, Sevilla-Cordoba, Cordoba-Madrid otobüs fiyatları toplam 50 euro. Sevilla'da iki gece , Sevilla inn backpackers hostelde 24 euro karşılığında kaldık. Cordoba'ya ise günü birlik gezi yaptık ve gayet yeterli bir gezi programı oldu. Madrid'de Sevilla 6 saat uzaklıkta, Sevilla'dan Cordoba 2 , Cordoba- Madrid ise 5 saat. Madrid'den Sevilla'ya gittiğim için , yani İspanya'ya özgü bazı şeyleri daha önceden tattığım için ( Tapas, Churros, Flamengo, '' fiesta'' ) bize iki gece üç günlük gezi yetti. Türkiye'den Endülüse direkt geliyorsanız , tadı damağınızda kalabilir , seneye Nisan'da gene buradayız diyebilirsiniz. Sevilla otobüs terminalı merkeze 15 dakika (yürüme) uzaklıkta. Palmiyeleri görünce bir anda rahatladım.


Sevilla hakkında bilgi vermek gerekirse, İspanya'da ki 17 otonom bölgesinden biri olan Endülüsün başkenti olan Sevilla, ülkenin dördüncü büyük şehir. 1.5 milyonu aşkın nüfusuyla, Endülüsün diğer şehirleri ve İspanya için önemli bir ekonomik merkez. Şehir diğer İspanyol şehirleri gibi bir çok dine ve millete ev sahipliği yapmış.Vizigotlar, Araplar, Yahudiler, İspanyollar vs. Sevilla ile ilgili bir başka önemli husus ise da , Flamengo. Hostelin altındaki bardan ve Madrid'den aşina olduğum bu müzik olayını tatmak da fayda var. Sevilla'ya vardığımızda tarih 1 mart'ı gösteriyordu, saat 15'di. Termometreler 20 derecelik hava sıcaklığını , sanki normal birşeymişcesine benzin istasyonlarının sol tarafındaki panelden, her on saniyede bir gösteriyorlardı. Hava, mevsimine göre oldukça bunaltıcıydı. Yayalar , karşıya geçmek için ışığın yanmasını beklerken, güneşin batmasına ne kadar kaldı dercesine saatlerini kontrol ediyorlardı. Temmuz ve Ağustos aylarında , Türk turistler tarafından, Sevilla'da çok iyi nem muhabbeti dönebilir. Uzmanlar demeden ben söylüyorum, '' Öğlen saatlerinde dışarıya çıkmaktan kaçının .'' Ayrıca burada yaşama gibi bir planı olan varsa, yazın klima fiyatları yükselmeden bir tane alsın. Ayrıca, merkezi caddelerdeki cafelerde, yerli turistlerimizi kafada beyaz havluyla, demir sandalyeye yayılıp kolları ortanca cocuğa doğru açıp tansiyon ölçerken - bak küçük gene yüksek çıktı- görme ihtimaliniz de var.





İstasyondan hostele doğru yürürken, güney şehirlerine özgü beyaz evler ve dar sokakların ortasından geçen ve aynı zamanda sessizce büyüyen palmiyeler ve portakal ağaçları, Sevilla'yı benim neznimde eşsiz kılıyor. Ayrıca, böhem hayatı yaşamak için en doğru adreslerden biri Sevilla. Eski, sıvası çıkmış beyaz evlerin balkonunda, yazın seramik, heykel ve resim gibi bilimum sanat dallarından herhangi birinin rahatça ifşa edebilecekleri türden bir yer. Kısaca, sanatın ve sanatçının şehri; Sevilla. Diego Velazquez'in şehri. Sevilla katedralinin önünde ve Sevilla şehrinin muhtelif yerlerinde, insana Büyükadadaymışcasına hissediren atlar ve arabalarından bahsetmemek olmaz. Atlar bazen pis koksa da , dışarıdan çok bakımlı görünüyor. Temiz ve bakımlı atlar ve onların arabaları, emekli turistlerin vazgeçilmez turistik aktivitelerinden biri.





Sevilla'da görülmesi ve yapılması gereken ya da eve döndükten sonra TV'de görünce burası Sevilla mı Nuran ? dememek için ,bir kaç aktiviteden ve yemeklerden bahsedeceğim.


1) Sevilla Katedrali ve Giralda Kulesi

2) Alcazar

3) Torre Del Oro

4) Barrio Del Santa Cruz



Sevilla, yorulmadan, yavaş yavaş güzelce gezilebilecek bir şehir. İlk önce Sevilla katedralinden bahsedelim. 12.yüzyılda, Kuzey Afrikalı Müslümanların inşa ettikleri caminin yerine yapılan katedral, Avrupa'nın en büyük gotik katedrali. Ayrıca kaldığımız hostele 100 metre uzaklığında olduğundan, Giralda kulesine ''bir çekil bakayım '' diyerek bakabilirsiniz. Aynı zamanda saatsiz dolaşıp, saati en rahat öğrenebileceğiniz şehir, yeter ki kat sayıyı unutmayın. Gezilerde genelde katedrallar ve kiliseler çok fazla ilgimi çeken şeyler olmuyor. Katedrale girme sebebim, Sevilla'yı en tepeden görmek ve Kristof Kolombun mezarını görmek. Şehri kuleden izlediğinizde iyi ki gelmişim diyeceksiniz. Kolomb'un mezarı ise oldukça ilginç. Aragon, Kastilya, Leon ve Navarra gibi dönemin ünlü kralları tarafından taşınmasının betimlendiği heykeli görmek beni mutlu etti. La Giralda'ya gelince 74 metre uzunluğunda olan kule, katedralin önemli bir parçası. Biletler bir satılıyor. 3euro karşılığında öğrenci, emekli ve işsizler giriş yapabilir. Bize her türlü 3 euro olması da , Katedrale gitmemizde ki en önemli etkendi. Yetişkin 8 euro.




Katedralin girişi



Kristof Kolomb'un Mezarı


Zencimusa






Katedraldan çıktığınızda iki üç dakika yürüyerek Alkazara varabilirsiniz. Arapça El-Kasr olan saraya, İspanyollar Alkazar diyorlar. Emevilerin, Arap mimarisine kazandırdığı muazzam yapı, içeride herşeyi bulmak mümkün, muhteşem ağaçlar, bahçeler vs. Burayı eşsiz kılan Araplardan ziyade sonradan gelen ulusların ve dinlerin içeriye renk vermesi. Ayrıca günümüzde de İspanyol kraliyeti tarafından kullanılıyor.İçeride mimariye dair herşey var. Müslüman, Barok, Gotik ve Rönesans gibi. Ünlü kaşifler bu saraydan, yeni dünyayı keşfetmeleri için uğurlandı. Sarayda beni en çok etkileyen olay, at nalı kemerleri destekleyen ince sütunlar. İçeriye ayrı bir hava katmış. Ayrıca saraydaki seramik müzeside kültürlerin birbirleri tarafından nasıl etkilendiğinin yegane göstergesi.






Alkazar'dan çıktıktan sonra kendinizi Patio del Banderas'da bulacaksınız. Portakal ağaçlarına tırmanın ve ekşi portakalları '' olmamış bu ya '' diyerek tadın. Alkazar'a giriş gene öğrenciye hesaplı.




Torre del oro(Altın Kule) , Guadalquivir nehrinin hemen yanına kurulmuş bir kule. Stratejik bir önem teşkil ediyor. Kulenin etrafında ki palmiyeler ve yanından geçen nehir, kulenin havasını ikiye katlatmış . Kulenin içi müze, terası seyir. Deniz savaşlarıyla ilgili bir müze ama ben yukarı çıkıp manzarayı izliyorum. Mağrip mimarisinin Sevillaya hem görsel anlamda hem de sanatsal anlamda çok derin etkileri var.







Barrio Del Santa Cruz , Plaza del Triunfo'ya oldukça yakın bir bölge. Dar sokakların, eski beyaz evlerle uyumu burayı eşsiz kılıyor. Yemek olayını bu bölgede halledebilirsiniz. Bodega Santa Cruz'a gelip tapas yemeden dönmeyin, Katedral'de ve Kulede aldığım hazzın daha fazlasını burada aldım. Ton balıklı salata ve Papas bravas benim iki gün boyunca yediğim tapaslardandı. Galete ile tapasları servis ediyorlar. Yemek kültürünü anlamak adına güzel bir yer. Ayakta yenilen tapaslar, antik bir bölge olan bu mekanda, alışılagelmiş yemek düzeninden daha farklı şeyler sunuyor insana.  Ayrıca Taberna Las Coloniales'de alternatif bir yer olabilir, zevke göre. Ben burayı akşamüstü teftişe gittiğimde pek de kendime uygun birşeyler bulamamıştım ve Bodega'ya geri dönmüştüm. Hayat tarzınıza göre daha farklı bir çok şey bulabileceğiniz bir yer Sevilla. Görmeden geçmeyin...










0 yorum:

Yorum Gönder