Split

19 Aralık 2012



  Dubrovnik'den Split'e doğru yola çıkmadan önce benden size tavsiye kesinlikle cam kenarına oturup eşsiz manzarayı seyretmeniz. Hırvatistan'ın adaları Yunan adaları kadar meşhur değil ama en az onların ki kadar görkemli ve çekici. Dubrovnik'den Split'e doğru giderken Bosna sınırına giriyorsunuz, ardından hemen çıkıp Hırvatistan sınırına tekrar giriyorsunuz. Bende bir günde ikinci kez sınırda sorun yaşamamak için dua ediyorum. Yaklaşık dört saatlik bir yoldan sonra Split'e varıyorum. Saat yaklaşık 11 gibi varıyorum. Rezervasyonum yok sora sora sırt çantamla birlikte sahilden yürüyorum. Teşbihde hata olmaz. Üsküp ne kadar Bursa'yı andırıyorsa, Split'te bir o kadar İzmir'i andırıyor sırf bu yüzden bile Split'e karşı bir zaaf oluştu bende. Kordon'u andıran bir sahil boyu var ve bu sahil insana huzur veriyor resmen. Ayrıca , Split bir Roma şehri. Diocletian'ın şehri. Diocletian bu şehre, Unesco'dan habersiz harikulade bir saray yaptırmış. Aslında şuan Split'in adalarından sonra turistlerin en uğrak yeri bu saray. Malesef Hırvatistan'ın değerini bilemedik çünkü bu ülkede bir kaç ay sonra bize vize uygulayacak. Split'ten ayrıca İtalya'ya sık sık deniz yoluyla ulaşım var , yaklaşık iki saat sürüyor . Her neyse gecenin bir yarısında hala hosteli aramaktaydım. İzmiri andıran Split şehrinin meydanından aşağıya doğru inerken denizin belirivermesi , bu şehri farklı kılıyor. Hostelin sahibi genç bir çocuk. Peter. Fenerbahçe'nin efsanelerinden Rapaic'in şehri ne de olsa burada herkes futbol manyağı ve bir cok alanda da Zagreb ile yarış halindeler. Bir kaç İskoç ve ingilizlerde hosteldeydi. Biraz sohbet ettikten sonra ve gecenin bir yarısında hosteli bulmanın verdiği huzurla yatağıma uzandım. Yarın nereleri gezecegim ne yapmam gerektiği hakkında Peter bir kaç bilgi verdi ve '' Trogir'' e gitmeye karar verdim. Unesco burayı da korumaya almış, bu çocuklar çok iyi çalışıyorlar. Split'ten Trogir'e her saat başı otobüs var. 21 kuna yani 3 euro. Yaklaşık 45 dakika sürüyor. 2 tane bask'lı kızla yola koyulduk. Arkadaşlar sürekli otostopla yolculuk ediyorlarmış. Hırvatistan özellikle de Split , Avrupai görünümünün yanı sıra genç ve dinamık nüfusu da bir hayli fazla. Trogir , 12bin nüfuslu bir kasaba. Şehir milattan önce kurulmuş , yaklaşık 2300 yıllık bir şehir. Ada'daki  dar sokaklar ve arnavut kaldırımları zaten Trogir'in ne denli eski bir yer olduğunu gözler önüne seriyor. Helenistik döneme ait yapılar ve gotik mimarının etkisi Trogirde fazlasıyla kendini hissettiriyor. Trogir'de bir hayli kilise gözüme çarpıyor. Kilise turu yapmış gibi hissettim kendimi. Master Rodavan ve St. Lawrence Kiliseleri en meşhur ve en çok turist çeken kiliseler. Saat kulesi de bir başka turistik mekan. Ama daha çok kulaklığı takıp ara sokaklara girmeyi tercih ettim ben. Bence buranın olmazsa olmazı köprüde yürümek ve Kamerlengo kalesini görmek. Muazzam sessiz ve sakin bir yer. Trogir'de Hırvat ve Almanlar emekli maaşlarıyla bayağı bir mutlu görüntü çiziyorlar. Ayrıca buraya gelenler bisiklet kiralayıp da gezebilirler. Trogir bana biraz Kotor'u anımsattı. Milyarderler, yatlarını Trogir'e çekip keyif yapıyorlar. İngiliz aksanına rastladım bu yatlarda. Her neyse Trogir'de ben günü birlik kalıp Split'e dönmeyi tercih ediyorum. Split'e halk otobüsleriyle de aynı fiyatla dönmek mümkün. Starceviceva adlı bölgede bulunan hostelime doğru yola çıktım. Hırvatistan'da yapacak o kadar










şey var ki aslında 10 gün sırf Hırvatistan'a ayrılanabilir, özellikle de yaz aylarında. Split'ten Avrupaya da açılabilirsiniz. Zagreb, Budapeşte gibi şehirlere trenle ulaşmak mümkün. Bu arada Split'te '' Fife'' adlı mekanda yemek yemeden de özellikle balık yemeden dönmeyin. Fiyatlar gayet makul. Bana burayı Peter tavsiye etti. Hostele vardığımda , bir Amerikan
 (John) , Bir Fransız( adını hatırlamıyorum ) odada sohbet ediyorlardı. John benim Türk olduğumu duyunca çok sevindi. İpek adlı Türk sevgilisinden dolayı. Stutgart'ta master yapıyor bu gençler. Tatillerde de geziyorlar. Bir sonra ki gün Split merkezi birlikte gezdik. Saraya hayran kaldık tekrardan. Ve Peter'in tavsiyelerine uyarak Hvar'a değil , Braç adasına gittik. Şansımıza hava yağmurluydu ama bu yüzmemek için engel değildi. Ferry ile git gel 66 kuna. Bir saat sürüyor yolculuk. Bol'a ulaşmak içinse iner inmez otobüse binmeniz gerekiyor, yaklaşık bir buçuk saat sürüyor. Hava yağışlı olduğundan biz Bol'a gitmedik. Tuzlu bir suyu varmış bu Dalmaçya'nın. Ada'da bir kaç yerel kilise ve bir kaç börekçi var. Börekçi hemen otogarın yanında kalıyor. İştahlı çocuklar olduğumuzdan dolayı buraya girmeyi ihmal etmiyoruz. Split'e hasta olmak için bir çok neden var . Split insanı çok doğal ve samimi. Yollarda sağlı sollu hep gözüme bir poster ilişiyor. Hostele varır varmaz bunu Peter'a soruyorum. Meğersem adamın adı '' Ante Gotovina '' imiş. Hırvatların eski generali. Hırvatların genel olarak seviyorlar. Savaş suçlusu olarak Amsterdam'da hapis yatıyor. Alınan son haberlere göre serbest bırakılmış. Her neyse Split'te sahilde gece yürüyüş yapmayı ihmal etmeyin. Split gidenlerin unutamadığı bir şehir. Bunu diğer iki arkadaşım da onaylıyor. Fransız arkadaşla birlikte yarın Mostar'a geçeceğiz lakin farklı zamanlarda, Mostarda gezinip akşam Saraybosna'ya gececeğiz. Son olarak Split'i mutlaka ziyaret edin. Bana ilk gece Hostel'i bulmamda yardımcı olan komşu Hotel'in recepsiyonistine de gitmeden teşekkür ettim. Ayrıca beni Hirvatistan'a girişte almayan gümrük görevlisine de selamlarımı iletiyorum... Özetle Split'te yapılacak üç şey ; Trogir'e gitmek, Şehir turu yapmak, Keyfe göre adalarından birine gitmek. Krka parkına da gidebilirsiniz ben gitmedim o yüzden bir şey diyemicem. Split'ten bu kadar.

0 yorum:

Yorum Gönder